9 Aralık 2010 Perşembe

Help! The Captain Threw Up



Henüz 2009’da bir araya gelen Ozan Çanak, Uygar Çetiner ve Mert Hocaoğlu üçlüsüyle müzik, 60’lar, sektör ve gelecek hakkında lafladık, eğlendik. Calm Cow, Silver Dust ve Hostages and Refugees gibi parçalarıyla çalgısal / deneysel türleri arasında gidip gelen ve 60’ları es geçmeden, kendi deyimleriyle “klasik rock tınılarından” söz eden Help! The Captain Threw Up grubu, yakından takip edilmesi gereken, İstanbul’da ikamet edip yeterince tanınamamış gruplardan sadece bir tanesi. Peyote’de gerçekleştirdiğimiz röportajın belki de ana sonucu, müziksiz bir dünyanın düşünülemez olmasıydı. 22 Aralık’ta Kertenkeleler ile Dogzstar’da çıkacak olan Help! The Captain Threw Up’u izleyin, izlettirin.

Grubun ismi ortaya nasıl çıktı?
Ozan Çanak: Bir akşam stüdyodan çıkmıştık, Peyote’de Eskiz konserine gelmiştik ve yolda yürürken grup ismi düşünüyorduk çünkü Miller Music Factory yarışması vardı. Ona katılmak için en azından bir grup ismi koyalım diye düşündük. Yolda gelirken de birbirimize saçma sapan grup isimleri önerdik. Sonunda Uygar bana “Kaptan kustu” dedi, “Bunun İngilizcesi neydi ya?” gibi bir muhabbet başladı, zorlaya zorlaya bir şey bulduk sonunda.



My Space sayfanıza “60’lı ve 70’li yılların klasik, saykodelik rock tınılarından izler taşımaktadır” demişsiniz. Parçaları çok beğendim ama daha çok psychedelic öğeler bekledim açıkçası, mesela Velvet Underground’un yirmi dakikalık kayıtları vardır, pek bir yere varmaz, zor da dinlenilir ama yapmışlardır. Sizler daha “dinlenebilir” bir şekilde sunuyorsunuz, ama Türkiye’de böyle bir müziğin az olduğunu varsayarsak 60’lar üzerinden gitmek daha yararlı olmaz mı?
O.Ç: Parçaları yazarken aslında o kadar kontrollü yapmıyoruz her şeyi. Daha yeni yeni başladık “Burası şöyle olsun, böyle olsun,” diye, daha çok amatör kafada yapıyorduk bir sürü şeyi. Mesela ben Mert’in yazdığı basları kayıtlarda duyuyordum normalde, “Aa güzel olmuş ya,” diyordum ve bir şekilde başlıyorduk.
Uygar Çetiner: Bir şarkıda başka bir şarkı için davul bulduğum oldu mesela.
O.Ç: Bunları çok düşünmüyorduk işte ama yavaş yavaş bu tür şeyleri düşünmeye başladık artık, yeni parçaları daha uzun tutmayı düşünüyoruz, bazı yerleri daha uzatıp daha farklı yapacağız, zamanla oluyor bu tür şeyler.

Gene sayfanızda Calm Cow parçası için yaptığınız bir video klip var, şarkılarınız çalgısal olduğu için sadece enstrümanları çekmişsiniz. Onu da çok beğendim. Albüm çıkarma hayaliniz var mı?
Mert Hocaoğlu: Tabii öyle bir şey isteriz. Sonuçta başlarken böyle bir amaç uğruna başladık, ama şu an programımızda öyle bir zaman yok, duruma bağlı biraz.

Türkiye’de reklam üzerinden giden bir müzik sektörü var ve sizler henüz çok yeni bir grupsunuz. Bunun yanında tahmin edebileceğimizden çok grup var ve bir şekilde bu gruplara zor ulaşıyoruz. Acaba tanıtılmıyor mu?
O.Ç: Aslında bizim reklam piyasasıyla henüz bir alakamız yok, belki de bundan kaynaklanıyordur, Dogzstar’da çalıyoruz en fazla, oradaki ahali ve oraya gelen insanlar tanıyor bizi.

Dogztar, Peyote, Bronx gibi kulüplerin böyle bir önemi oluyor bir sürü grup için.
U.Ç: Tabii ki, zaten üç beş tane mekân var İstanbul’da, Arka Oda ve Nublu da dâhil edilebilir buna, ama seyirci olmadan zor yürüyor bu işler.
O.Ç: Paraya dönük bir olay, bu yeni bir şey değil, ama kendi zevklerine dönük de bir şey. Sonuçta bundan kırk sene önce Velvet Underground kayıtları sattıysa ve bu işten insanlar para kazandıysa bugün de kazanabilir. Önemli olan öyle bir ortamı en iyi şekilde kurabilmektir.
U.Ç: Duyulduktan sonra dinleyici kitlesi kendiliğinden oluşuyor zaten, kaç milyon insan var ortada, mutlaka başlıyor bir noktadan sonra.

My Space sitesi bu alanda önemli mi sizce?
O.Ç: My Space’in çok bir katkısı yok. İnternet tabii ki güzel, insanlara ulaşabiliyorsun ama konser veren bir grupsan ve amacın kendi kendine müzik yapmak, insanlar dinlerse dinlesin değilse, internet çok etkili olmuyor bence. En azından çok popüler olmayacak gruplar için diyelim.

Eskiden cover çalıyordunuz, neler çalardınız?
M.H: 60’lar / 70’ler: Beatles, Jimi Hendrix, The Who, Led Zeppelin gibi grupların temel parçalarını çalardık.
O.Ç: Onur diye bir arkadaşımız vardı o da vokaldeydi, şimdi turizm acentesinde çalışıyor.
U.Ç: Brit-Rock grubu kuracaktık güya sonra yalan oldu!
O.Ç: Bir de Ozan diye bir arkadaşımız vardı, çok iyi gitaristi, şimdi o da bize katılacak konserler için.



O zaman siz üç kişi durmayacaksınız, önemli bir şey.
O.Ç: Zaten besteleri üç kişi yapıyoruz, konserler için de beş kişi oluyoruz. Klavye koymayı düşünüyoruz. Bunun yanında solo atmayı pek sevmiyoruz açıkçası. Aytaç diye bir arkadaşımız var, o da pek hoşlanmaz. Klavye konusunda sololar olmaz o yüzden, pek saykodelik olmaz ama gene de andırır.
M.H: 60’ / 70’lerden etkilenme olayı da biraz içimizde var aslında, yıllardır hem dinlediğimiz, hem de çalmayı sevdiğimiz için kendiliğinden gelişiyor o tercihler.
O.Ç: Bu arada saykodelik müzikten neden o kadar etkilenmediğimizi söylemek istiyorum: Bizim 60’lardan aldığımız temel dürtü Beatles ve adamlar o kadar saykodelik çalmaz aslında, daha “kontrollü” çalmayı tercih ederler.
U.Ç: Ama gene de hepimizin içinde bir Pink Floyd yatıyor.

O zaman son olarak bir Top 3 yapalım: 60’lardan favori albümünüz ve canlı olarak görmek istediğiniz grup?
U.Ç: Favori üç albüm: Pink Floyd – Meddle (1971) / Pink Floyd – A Saucerful of Secrets (1968) / The Beatles – Revolver (1966)
Canlı performans: David Gilmour – Meltdown Festival (2001) / Pink Floyd – Pompeii (1972) / The Beatles – Çatı Konseri (1969)
O.Ç: Favori üç albüm: Pink Floyd – Animals (1977) / The Beatles – Abbey Road (1969) / John Frusciante – The Empyrean (2009)
Canlı Performans: Band of Gypsys – Fillmore East (1969) / Pink Floyd – Pompeii (1972) / The Who – Royal Albert Hall (2000)
M.H: Favori üç albüm: The Who – Quadrophenia (1973) / The Doors – Morrison Hotel (1970) / The Beatles – Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band (1967)
Canlı Performans: Pink Floyd – The Wall konserleri / The Beatles – Pompeii (1972) / The Beatles – Çatı Konseri (1969)

Help! The Captain Threw Up: http://www.myspace.com/helpthecaptainthrewup

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder