Plakların davet ettiği bu dünyada ayık kalabilmek, gözlerinin sadece akı görünen kör bir ihtiyarının ister istemez bir tür zorunlulukla başlayan müzik sevdasına bağlıydı. Bıyıkları yeni terlemeye başlayan torunlarına “Arkanıza yaslanın bakalım”la başlayan hikâyenin başlangıç noktası, kör ihtiyarın henüz iki yaşında görme yitişini tamamen kaybetmesiyle başlamaktadır. Başı insan gövdesi yılan olan bir postere ağzı açık bir şekilde bakakalan torunların müzikle tanışması, dedelerinin anlattığı hikâye değil, belki de gözlerinde sadece akı görünen bu korkunçluğun arkasında gizlenen dünyada yatmaktaydı. Çok sonraları, bir tür suç işler gibi gecenin bir vaktinde dedesinin pikabına gizlice koyduğu plakın sarhoşluğuna kapılamaması, tabii ki dedesinin arkasından ansızın “Beğendin mi?” demesiydi. Başını döndürdüğünde, gene o akı görünen gözlerin ifadesizliği karşısında, müziğin uğultusu kesilecek ve yerini gürültülü bir parçaya bırakacaktı.
Ne olursa olsun, bunun adı müzikti ve temelinde eğlenmek vardı. Akı görünen kör gözün ifadesizliği, çoğu plak koleksiyoncuların itiraf etmekten korktuğu yalnız bir hayattan ibaret olabilir miydi?
“Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür” ile hatırlanan bu dünyanın sanırım çıkış yolu, kuşak farkının müzik için sadece bir ayrıntı olarak kalması gerektiğiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder