Galata Kurşunlu Mahzen civarında yaşayan sümüklü çocuk, babasının arabasını çaldığına göre, o artık üstünü çıkarabilir ve sahil kenarında ufak bir yolculuğa çıkabilirdi. Cadde boyunca çocuğa laf ve taş atan mahalle bıçkınları, belki kıskançlık ve kızgınlıklarını, bir tür dedikodu halinde dolanan bir Haramiler konserinde üstünden atacaktı. Kenar mahallelerden şehre giren kızgın gençler, çok sonraları, sarhoş vaziyette tekrarlayacakları “Kalkın gidin evliler, buralar bekâr yeridir!” naraları atarak İstanbul’un 60’ kuşağının gerçek hikâyesini anlatacaktı. Eric Clapton ve Jethro Tull çılgınlığının 60’larda İstanbul’un orta ve üst sınıfına hitap ettiğini hatırlatarak, daha ‘muhalefet’ şarkıların boğazın derinliklerinden, kaza sonrası boğuk şekilde çalmaya devam eden bir Üç Hürel parçasından geldiğini unutmayalım.
İstanbul, 1968: Feri Cansel, yer altı mafyasının vazgeçilmez diskosunda Nijerya'dan getirilen bir adamdan defalarca kırbaç yemektedir. Kendisini izleyen dört mafya lideri, çektikleri sigara dumanını yavaş yavaş havaya doğru üfleyerek ağırlıklarını ortaya koymaya çalışıyor gibiler. Pembe puantiyeli tavandan sahneyi aydınlatan mor spot ışıkları altında, Feri Cansel, saçlarını sağa ve sola sallayarak dans etmeye devam etsin, bir başka köşede ‘Yeşilçam Ajanı’ olarak bilinen eski memur Salih Jane Gökyıldız masasındaki içkisinden gözlerini ayırmadan eski karısını düşünmektedir. Ayhan Işık Feri Cansel'e bakadursun, İstanbul ve gece âlemi, belki de ilk defa o gece, Erkin Koray'ın Çiçek Dağı'yla tanışacaktı.
Nedendir bilinmez, 1968'den beri boğaza düşen arabaların içinde Erkin Koray'ın ‘Çiçek Dağı’ parçasının çalması, gene, İstanbul’un yaptığı eski bir espriydi.
Erkin Koray: Türkiye hiç bir zaman bu kadar yetenekli ve aptal biriyle karşılaşmayacaktı, arkasında bıraktığı manzara, tabii ki acıklıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder