14 Nisan 2010 Çarşamba

The Beatles Yanılsaması


Az önce balık ağını teknesine çeken ve son zamanlarda ne kadar az balık tuttuğunu düşünen balıkçı ağır adımlarla haftanın beş günü öğle sularında uğradığı kahveye girer, “Her zamankinden,” deyip yemeğin gelmesini bekler ve karşısındaki televizyona ifadesiz bakışlarla bakar. Ford’un son marka arabası, Dunhill, Rohtmans ve Silk Cut sigaraları, çekici bir kadın “Doyasıya içinize çekin, mutlu olun” diyor ve Noxzema tıraş köpüğü reklamı, önceden tıraş edilmiş bebek poposu bir surat otuz iki dişini göstererek sırıtıyor.

Yemek gelir, iki kalın kızartılmış sosis, kızartılmış domates, omlet, mantar, fasulye ve çay. Balıkçı kafasını bir daha kaldırmayacakmış gibi tabağına eğilip yemeğini afiyetle yemeye başlar. Garson tek başına bardakları temizlerken dışarıda yağmur yağmaya başlar, sessizliğin sessizlikle yırtıldığı sokaklar erken kararan akşamüstleriyle muhabbete başlar ve bütün kasaba aniden daha yalnız, renksiz ve mutsuz olur.

Yemeğini bitirir, ağzını elinin tersiyle siler ve ufak bir geğirmeden sonra pencereye bakarak tekrardan ne kadar az balık tuttuğunu düşünür. Birden televizyonda bir ses belirir, dört genç çocuk, takım elbiseleriyle çok da tıraş reklamını aratmayacak bir biçimde sırıtarak sahneye çıkar. Şarkı başlar, garson ve balıkçı nedenini tam olarak bilmeseler de ekranı izler. Garson iki dakika sonra bugün kahveyi erken kapatacağını, balıkçı da içinden bir süreliğine uzaklara gideceğini söyleyecektir ve kasabaya daha önce kimsenin şahit olmadığı bir renk gelecektir. Siyah dumanların duvar boyu adını yazdırdığı bu kasabaya bir şeyler mi oluyordu?

Sene 1964, John Lennon ve Paul Mc Cartney’nin Liverpool’un küçük kasabasından ayrılması iki seneye tekabül etmiştir bile ve geriye kalan tek kötü anı 50’lerin tek tük, banal, sıkıcı ve gri rengi kalmıştır. Özellikle Britanya halkının sıkça karşılaştığı ve sıkıntısını çektiği dominant maskülen kültürün içinden, saçına papatya takıp Hare Krishna akımını takip eden bu dört gencin neden dünyanın en popüler grubu olduğuna bakmak gerekir. Ya da olaya daha farklı bakıp belki de cevapları sorularda bulmak gerekir diye düşünüyorum: Neden bugün “The Beatles Rock Band “ diye bir oyun piyasalara çıkartılıyor?


Evet, insanlara değişik açılardan ifade özgürlüğü sağlaması bakımından müzik dünyasında önemli bir konumdadır. Lennon’un “şair” ve “muhalefet” tavrı, Mc Cartney’nin “atılgan” ve “yakışıklı” imajıyla kısa zamanda uyum göstermiş, bunun yanında Ringo Starr’ın müziğe olan yeteneği ve tabii ki de Harrison’ın her şeye uyum sağlamış olması da grubun senelerce “imaj” bakımından başarılı olmasına katkı sağlamıştır.

Ama bir konuda büyük bir “yanılsama” içinde bulunduğumuzu söylemek istiyorum. Zira bir grubun başarısında mekân ve zamanlama çok önemlidir. Toplumun duymak istediği ve daha da ötesinde önceden karşılaşmadığı ifade biçimleri karşısında sarhoş ve teslimiyetçi bir tutum gösterir. Bu noktada karşımıza The Beatles çıkıyor: Sahne performansı açısından pozitif ve güler yüzlü, sözler bakımından “cici” ve “tatlı”, duruş olarak da olabildiğince alçak gönüllü. Zaten yoğun bir tabu sisteminden henüz kurtulmaya başlayan bir jenerasyonun açlığını kabartacak malzemelerin en başında müziğin olması, The Beatles’in zamanlama olarak mükemmel bir anda ortaya çıktığını belirtmek istiyorum.

Ama burada The Beatles’in müzik kalitesini mi, yoksa piyasadaki başarısını mı konuşuyoruz? Ukala bir ifadede söylemek istemezdim ama The Beatles’a karşı daima “ilklerin” ve “en iyi” çatısı altında bakıldığından dolayı dinlediğimiz Beatles parçalarına gereken eleştiriyi yapamıyoruz. Çıkış yolum, en az Beatles kadar iyi müzik yapmış bir sürü British Invasion grubunun “ignore” edilmesi ve “underrated” olarak listelerde takılmasıdır.

60’ ortalarında çıkan parçalarda sıkça rastladığımız psychedelic unsurlar The Beatles’da cılızdır, “I Want To Hold Your Hand” ve “Can’t Buy Me Love” gibi şarkılar dönemin tabularını kırmak açısından başarıya ulaşmış parçalardır, ama gerisini getirememişlerdir. Bahsettiğim bu yanılsama da burada başlıyor, önceden empoze edilmiş bir imajın üstüne çıkmak çok zordur, hele ki bir grup olarak bir “ilk”i başardıysanız.

Ama olur da bir gün müziğini konuşmak istersek, o halde ibreyi başka taraflara yöneltmemiz gerekir: The Animals, The Kinks, The Spencer Davis Group, The Small Faces ve The Count Five gibi gruplar Beatles’in 60’ sonlarına doğru aslında yapmak isteyip yapamadığı müziği yapmıştır; hem “beat” unsurlarını, hem de “psychedelic” geçişlerini başarıyla kombine etmişlerdir. Mc Cartney’nin sonradan bir ton para harcayıp grubun imajını kurtarmaya çalışması, iyi haber olarak “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band” gibi mükemmel bir albümün çıkmasına olanak sağlamıştır ama kötü haber olarak da, toplumu fanatizme yönelten bu sevginin kurbanı olarak John Lennon’un ölmesine sebebiyet göstermiştir.

The Beatles tarafında bugün değişen iki şey var: Birincisi, balıkçı ve garson artık her gün aynı yemeği yemiyor ve müziği seviyorlar. İkincisi ise, çocukları babalarının plaklarını dinlemek yerine “The Beatles Rock Band” oyununu oynamayı tercih ediyor.

1 yorum:

  1. mükemmel!!! gerçekten biraz şanslıydılar. doğru zamanda doğru yerde ortaya çıktılar...

    YanıtlaSil